Mutlu ve Sağlıklı Bir Çocuk Yetiştirebilme
Mutlu ve sağlıklı bir çocuğun ancak huzurlu bir aile ortamı içerisinde yetişeceğini göz önüne alırsak, önce huzurlu bir yuva nasıl kurulur, bunun üzerinde durmakta fayda vardır. Bunun için, evlenmeye karar veren çiftin öncelikle kendilerinden ve karşı cinsten beklentilerinin ne olduğunun tam anlamıyla farkında olmaları, evlilik müessesesinin maddî ve manevî her çeşit sorumluluğunu taşımaya hazır olmaları gerekir. Birbirlerini çok iyi tanıyıp şartsız kabul etmeleri, birbirlerine karşı sevgi ve saygı duymaları esastır. Evlilik süresince saygı ve sevginin devamı, eşlerin birbirlerine karşı olan sorumluluklarını eksiksiz yerine getirmeleri büyük önem taşır. Çiftin evle ilgili olarak yürütülmesi gerekli olan iş yükünü eşit olarak paylaşmaları aile ortamı içerisindeki iletişimi olumlu yönde besler.
Çocuk sahibi olmak sorumlulukları daha da arttıracağı için, çiftin evlilik süresince önce bu yukarıda belirtilen hususları yerine getirip getiremediklerini iyice gözden geçirdikten sonra çocuk sahibi olmaya karar vermeleri çok yararlı olacaktır.
Huzurlu ve mutlu bir evlilikte, çiftin her ikisinin de isteği doğrultusunda çocuk sahibi olmak, mutlu ve huzurlu evlat yetiştirmenin en temel unsurudur. Ardından gelmesi gereken ikinci temel özellik, annenin rahat bir gebelik süreci geçirmesinin teminidir. Bilimsel verilere göre, annenin stresi veya mutluluğu hamileliğin daha ilk günlerinden itibaren bebeği etkilemektedir. Bu dönemde aile içinde yaşanacak olan her çeşit sıkıntı, annenin ruh sağlığını ve dolayısıyla bebeği olumsuz yönde etkiler. Tersi de geçerlidir. Annenin bu dönemde huzurlu olması, eşiyle mutlu olması, rahatlatıcı aktivitelerde bulunması bebeği daha anne karnındayken huzurlu kılar.
Sorunsuz bir doğumdan sonra, en kısa zamanda bebeğin anne ve babasıyla temas kurması çok önem taşır. Annenin çocuğu hemen emzirmesi, hem bebeğin bağışıklık sisteminin gelişmesi hem de anne çocuk ilişkisinin bir an evvel kurulması açısından çok önemlidir.
Anne ve babanın eşit bir rol dağılımıyla bebeğin temel bakım ihtiyaçlarını (beslenme, uyku, barınma, sağlık, eğitim, duygusal ihtiyaçlar) eksiksiz karşılamaları, ona şefkat ve sevgi, göstermeleri şarttır.
“Aynalama tekniği” ile göz ilişkisi kurarak bebeğin onların sevecen ve destekleyici, güven verici mimiklerini algılamasını sağlamaları, onunla konuşmaları, annenin de babanın da aile ortamı içerisinde huzurlu olmaları bebek ruh sağlığı açısından çok büyük önem taşır. Çocuğun yürümesi, konuşması, sosyal jest ve mimikleri yerinde kullanması düzene girdikten sonra, tuvalet terbiyesi aşaması gelir. Bu dönemde de çocukla didişmemek, zorlayıcı olmamak, dikkatini başka bir şeylere yöneltmek, tatlı-sert ve kararlı bir otoriteyle çocuğun becerisini destekler nitelikte bir tutum sergilemek en uygun olanıdır. 2–3 yaş aralığında, artık özerkliğini kazanmış olan çocuğun “fizyolojik inatlaşma” döneminde olduğu unutulmamalıdır. Çocukla inatlaşmayan, olumsuz davranışı ikaz edip ısrarı halinde ilgi ve desteği kesen, doğru davrandığında desteği arttırma yoluyla ödüllendiren ebeveyn tutumu çok faydalı olacaktır. Mantık yoluyla ikna çabaları hiçbir işe yaramaz. 2–6 yaşlarındaki çocuklar uzun izahları idrak edemezler. O yüzden, ödüllendirici destekleyici yaklaşım (“aferin” demek vb.) veya istenmeyen davranışın devamı halinde, ilginin kesilmesi ve görmezden gelme tavrı çocuklar üzerinde çok daha etkili olur. 3 yaşında vicdani gelişimi başlayan çocuğa toplumsal doğrular ve yanlışlar bu anlatılan şekilde öğretilmeye başlanmalıdır.
3 yaş, çocuğun artık oyun oynayabildiği yaştır. Bu yaşlardan itibaren anne ve babanın çocukla bol bol yaratıcı nitelikte oyun oynaması çocuğun öğrenmesini arttırır. Bu dönemden sonra kız çocuklar anneyle, erkek çocuklarsa babayla özdeşim kurarak, ileride onlar gibi başarılı bir baba veya iyi, güzel ve çalışkan bir anne olmayı hedeflerler. Bu yaşlarda ebeveynlerden birisi çocuğun hayatında olmazsa gereken özdeşim modelinin kurulması eksik kalmış olur. O nedenle bu yaşlarda da hem annenin hem de babanın çocuğuyla kaliteli bir paylaşım yaşaması çocuk ruh sağlığı açısından çok büyük önem arz eder.
4–6 yaş arası, çocuğun aile içinde eğitilmesinin yanı sıra, anaokulu veya ana sınıfına devam ederek ilköğretime hazırlandığı bir süreçtir. Bu yaşlarda okulun, meslek sahibi olmanın anlam ve önemi aile içinde özellikle vurgulanmalıdır. 6 yaş sonrası, yani ilköğretime başlama; çocuğun okul hayatına alışması, akademik sorumluluğu üstlenmesi, akran ilişkilerini kurması, sosyalleşmesi açısından çok önemli bir süreçtir. Bu dönemde anne ve babanın çocuğun dersleriyle eşit şekilde ilgilenmeleri, öğretmen ve idarecileriyle iletişim kurmaları çocuğun akademik yönden adaptasyonunu kolaylaştırır. Çocuğun başarısının sözel olarak ödüllendirilmesi, başarısız olduğu alanlarda aşağılanıp kızılmadan çalışmasının sağlanması önemlidir. Yetenek ve davranışlarının başka çocuklarla mukayese edilmemesi, hatalı davranışlarının ikaz edilerek doğru olanlarının desteklenmesi en uygun ebeveyn tutumlarıdır.
Ders çalışma sorumluluğunun kazandırılmasında okul kadar ailenin de büyük katkısı olmakla birlikte, çocuğun yarış atı gibi görülmemesi, lise ve üniversiteye giriş sınavlarının hayatın tek amacıymış gibi yansıtılmaması çok büyük önem taşır. Sosyal kulüplerin, spor, sanat ve müzik faaliyetlerinin, sosyal ilişkilerin de en az akademik başarı kadar önemli olduğu aile içinde mutlaka vurgulanmalıdır.
Çocuğun yeteneklerini ortaya çıkartmak için çok küçük yaşlardan itibaren spor, müzik ve sanat alanında önünü açacak faaliyetlere yer verilmesi, yeteneğinin ve ilgisinin olduğu alanların desteklenmesi, ancak bu konuda asla zorlanmaması uygundur. Ebeveynlerin, lise ve üniversite tercihlerinde çocuğu gerçek kapasite ve ilgisine uygun düşecek şekilde teşvik etmeleri gereklidir. Meslek hayatına atılacak olan bireyin kendileri değil çocukları olduğunun, dolayısıyla onların mutluluğunun ön plânda olduğunun her zaman akılda tutulması gerekmektedir.
Ergenlik dönemindeki gençlere tatlı sert ve sevecen bir otoriteyle yaklaşılması en doğru olanıdır. Bu yaşlardaki gençlere direktif yaklaşmaktan ziyade, onları ikna edecek şekilde yaklaşmak çok daha etkilidir. Bu yaşlardaki gençlerde sigara, alkol veya uyuşturucu madde suiistimaline karşı tedbirli olunmalı, onlarla kurulan duygusal iletişim asla ihmal edilmemelidir. Karşı cinsle ilgili arkadaşlıkları konusunda gençler ebeveynleriyle konuşabilmeli, uygun olan yönlendirmeyi onlardan alabilmelidirler. Mutlu ve sağlıklı çocuklar yetiştirebilmek için aile içinde genel olarak olmazsa olmaz kurallar şunlardır: —Karşılıklı sevgi ve saygıya dayalı hoş bir aile içi iletişimi ve ortamının yaratılması, öncelikle ebeveynlerin kendilerinin çocuklara karşı böyle bir model teşkil etmeleri; —Yüksek sesli tartışma ve fiziksel şiddete asla yer verilmemesi; —Çocuklarla ilgili olan her çeşit sorumluluğun üstlenilmesinde anne ve baba arasında rasyonel ve makul bir rol dağılımı olmalıdır. Tek bir ebeveynin her çeşit sorumluluğu üstlenmesi zaman içinde bitkinliğe yol açar. —Her çeşit sorunun aile içinde kaliteli bir iletişim ve paylaşımla ele alınarak çözülmesi, çocuklara sorunlarla başa çıkma stratejileri açısından güzel bir model teşkil etmiş olur. —Çocuklara her konuda destek çıkılmalı, ilgi ve becerileri doğrultusunda olabilecek tüm imkânlar onlara sunulmalı, ancak seçimleri konusunda asla aşırı müdahaleci ve yönlendirici davranılmamalıdır. —Ders çalışmaları teşvik edilmeli, ancak başarı konusunda asla aşırı baskı uygulanmamalı, çocukların bu açıdan diğer akranlarıyla mukayesesi yapılmamalıdır. Ayrıca kendi kardeşi veya kardeşleri ile de mukayese yapılmamalıdır. —Çocuğun terbiyesinde fiziksel şiddetin, yüksek sesle azarlamanın asla yeri yoktur. Hatalı davranışları cezalandırmaktan ziyade, çocuğun konuşma yoluyla ikaz edilmesi ve uygun davranışın anlatılması, davranışını düzeltebilmesi ona bir şans daha verilmesi, doğru davranırsa bu başarısının takdir edilmesi en uygunudur. Cezalandırmada, çocuğu sevdiği bir şeyden veya hoşlandığı bir etkinlikten mahrum bırakmak en etkili yöntemdir. —Çocukları sürekli ikaz etmemek, bir şeyi defalarca söylememek çok önemlidir. Çocuk söyleneni yapmıyorsa ısrarcı davranmaktan ziyade, şayet küçükse ilgiyi kesip bir süre sonra tekrar yapmasını teşvik etmek, büyük çocukları ise ikna ederek istenileni yapmasını sağlamak çok daha etkilidir. —Çocukları maddî yollarla ödüllendirmekten ziyade, manevî olarak takdir edip bu şekilde ödüllendirmek çok daha uygundur. —Çocuğun okuldaki hayatı veya özel hayatı konusunda bilgi sahibi olabilmek için aşırı sorgulayıcı olmaktan ziyade, dostane bir ebeveyn tutumu sergileyerek sohbet içinde bu bilgileri öğrenmek ve bu konuda gereken yönlendirmeyi yapmak en uygunudur. —Çocuğun ruhsal gelişimini ve sıkıntılarını yakından takip etmek, sorun olduğu takdirde bir uzmandan yardım almak çocuk ruh sağlığı açısından son derece önemlidir. Görüldüğü üzere, mutlu ve sağlıklı çocuk yetiştirebilmek bir sanattır. Bunun için anne ve babanın ruh sağlığının da yerinde olması, aralarında sevgi ve saygıya dayalı bir iletişimin bulunması gerekmektedir. En doğru şekilde çocuk yetiştirebilmek için tüm bu şartların karşılanabildiği, huzurlu ve mutlu ailelerden oluşan bir toplumda yaşamak ümidiyle…. Barış ÇAKIR-Pedagog |