PANİK ATAK Herhangi bir yerde ya da herhangi bir anda , ansızın ortaya çıkan yoğun kaygı (anksiyete), bunaltı, korku, sıkıntı karışımı nöbetlerdir. Kişi o anda felç geçireceğini, dünyanın sonunun geldiğini, düşüp bayılacağını, kötü şeylerin olacağını düşünür. Kişi o anda yardım alabileceği en yakın sağlık kuruluşa sığınmak ister. Bir hastaneye girmesi, bir doktorla karşılaşması bile nöbetin sona ermesi sağlayabilir. Bir kişi sürekli olarak kaygı ve korku yaşadığında kişinin vücut kimyası değişir. Vücut o anda gerilim kimyaları üretmeye başlar. Vücut talep edilen gerilim kimyasallarını karşılayabilmek için vücudunun oksijene belli başlı gıdalara, vitaminlere, minerallere olan ihtiyacı artar. Kötü beslenme, korku ve yoğun stres, yorgunluk gibi bu etmenlerden en az ikisi bir araya geldiğinde bir kısır döngü olur ve kendini tekrar eder. Stres,korku,iç çatışmalar, Gerilim kimyasal Kötü beslenme psikolojik etmen ve yatkınlıklar üretimi Uykusuzluk PANİK ATAK Stres şeklinde giden bir mekanizma oluşur. Panik Atak’ ın Başlıca Belirtileri Nelerdir? • Kalp çarpıntısı • Göğüs kafesinde sıkışma ve bası hissi • Nefes alamama veya hızlı nefes alıp verme • Mide kasılmaları, krampları, karında ağrı, şişkinlik, gaz oluşumu • Dünyanın sonunun gelmiş hissi • Sebepsiz bir şey olacakmışçasına aniden başlayan korkular • Ölümcül ya da çözümsüz bir hastalığı olduğu korkusu • Eller ve ayaklarda istemsiz boşalmalar, hissizlik • Terleme • Baş dönmesi, bayılma hissi • Farklı bir dünya aleminde yaşıyormuş gibi hissetme • Üşüme, ürperme ya da ateş basma hissi • Korkunç bir şey olacakmış gibi hissetme Panik Atak’ ta Bilmemiz Gerekenler: • Bir anda ortaya çıkar yoğunlaşır ve ağır ağır kaybolur. • Bir neden yok iken ortaya çıkar. • Şehirde yaşayan, boşanmış, ağır travma ve sıkıntı geçiren insanlarda görülme oranı daha sıktır. • Ekonomik durum ya da eğitim düzeyiyle bağlantısı yoktur. • Rahatsızlıların fiziksel etkileri nedeniyle hemen hemen her branştaki doktora farklı nedenlerle defalarca başvurmakta, tahliller istemekte, tedavi talep etmeketedir. • Nefes sorunları, kalp rahatsızlıkları, mide rahtsızlıkları, kanser korkuları ile defalarca alan doktorlarına başvurmakta yapılan tehlikeli kontroller sonucu temiz çıkmalarına karşın panik bozukluğu kabullenmemektedir. • İlerleyen yaşlarda başlama oranı düşer. • İçe dönük, telaşlı, aceleci, sıkıntılı insanlarda daha çok görülür. • Alkol ve madde bağımlılarında görülme riski yüksektir. • Depresyon geçirmiş ya da sosyal fobiye sahip insanlarda daha sık görülür. Sorunu Yaşayan Kişinin Yapacağı Çalışmalar
• Hastalıkla ilgili detaylı bilgi edinmek • Yüzme, yürüyüş, tenis gibi düzenli olarak yapacağınız bir spor aktivitesini hayatınıza sokmak • Mutlaka her gün duş almak • Düzenli uyumak • Düzenli olarak tatil yapmak • Sağlıklı beslenmek • Sık sık doğa yürüyüşleri yapmak • Nefes ve gevşeme egzersizlerini öğrenmek • Sosyal çevre ilişkilerinizi, cinsel yaşamınızı ve aile ilişkilerinizi düzene sokmak • Kendinizi dinlemekten vazgeçmek • Hiçbir şeyi içinize atmamak • Kendinize sürekli olumlu düşünce kalıpları belirlemek Risk Faktörleri • 20- 35 arasında bulunmak • Kadın olmak • Ayrılmış, boşanmış, dul olmak • Özellikle erken yaşlarda ayrılık kaygısı( anksiyetesi) öyküsünün bulunması • Çocuklukta cinsel taciz öyküsü • Erken yaşlarda aşırı sorumluluk yüklemek • Düşük eğitim düzeyinde bulunmak • Kentlerde yaşamak • Depresyonla ilgili geçmiş yaşam öyküsü • Ailede ve yakınlarda panik atak ya da depresyon yaşantıları • Özellikle erken yaşlarda ayrılık anksiyetesi öyküsünün bulunması Görülme Sıklığı ve Oranlar Panik bozukluklar her yaşta görülebilir. Her dört insandan birinde bulunur. En sık 20- 30 yaşları arasında başlar. İlerleyen yaşlarda görülme sıklığı azalır. Kadınlarda erkeklere oranla 3 kat daha fazla görülür. Panik bozukluk tanısı konmuş hastaların % 80 ‘i kadındır. Kırsal bölgelerde daha nadir görülürken kentsel bölgelerde daha sıklığı giderek artmaktadır. Evli kişilerde bekarlardan daha az rastlanmaktadır. Dul ve boşanmış kişilerde ise, evlilere oranla yaklaşık 4- 5 kat daha sık rastlanmaktadır. Dul ve boşanmış kişilerde ise evlilere oranla yaklaşık 4- 5 kat daha sık rastlanmaktadır. Değişik çalışmalarda panik bozukluğunun yaşam boyu yaygınlığı 1.5- 3.5 olarak saptanmasına karşılık giderek arttığı bilinmektedir. Değişik hastalıklara ve durumlara bağlı olarak ortaya çıkan panik ataklar ve sınırlı belirtili panik atakların görülme sıklığının % 15- 20’ lerde olduğu düşünülmektedir. Panik Atak Bozukluk’ unun Tedavisi Fiziksel boyut (duyumlar) Zihinsel boyut (düşünsel) Davranışsal boyut (davranışlar) Bu 3 farklı boyutta 3 aşamalı tedavi süreci şöyledir. • Panik atakların durdurulması • Beklenti anksiyetesinin giderilmesi • Panik ataklara bağlı olarak ortaya çıkan agorafobi ve diğer kaçınmalarla, davranış değişikliklerin düzeltilmesi Bu 3 aşamalı tedavi yaklaşımları şöyledir: Farmakolojik(İlaçla Tedavi): Panik bozukluğunun ilaçla tedavisinde, trisiklikler, benzodiazepinler, MAQ’ ler, RIMA, SSRI ‘ ler ve diğer serotonerjik ilaçlar kullanılmaktadır. Davranışçı Yaklaşım: Hastanın kaçındığı yer ve durumları ile hastayı karşı karşıya getirmek. Bir anlamda ‘’üzerine gitme’’ ve ‘’duyarsızlaştırma’’ eğitimleridir. Böylece, kaçınılan yer ve durumlar karşısında yaşadığı anksiyete ve korkulara karşı duyarsızlaştırılmaya çalışılır. Bilişsel Yaklaşımlar: Hastanın fark edeceği nedenlerle ortaya çıkan çarpıntı, nefes alamama, terleme, baş dönmesi vb. panik atağının bedensel belirtilerinin, kalp krizi geçirerek öleceği, felç geçireceği ya da çıldıracağı şeklinde gerçekçi olmayan inanışların, felaket beklentilerine dönüşmüş yanlış yorumların giderilmesi çalışılır. Hastalık ve hastalığın işleyiş süreci üzerinde bilgilenmek esastır. Bilişsel- Davranışçı Yaklaşımlar: Hem bilişsel hem davranışçı yaklaşımların ikisinin bir arada uygulandığı yaklaşım şekilleridir. PsikodinamikYaklaşımlar: Daha çok psikodinamik süreçlere ağırlık verecek, bu süreçleri aydınlatıp açığa çıkartarak panik bozukluğunu tedavi etmeye çalışır. (Eğer bir sorun yaşadığınızı düşünüyorsanız mutlaka bir psikolojik danışmanlık alınız).
|