Psikoterapi Merkezi
İletişim : 0505 767 58 85
İSTANBUL YAŞAM KOÇ YÜKSEL KÖKSAL05354336620
yukselkoksal10@gmail.com
CİNSELLİK KADINLARIN ANLAM DÜNYALARINDA FARKLI BİR KÖŞEYE OTURUR
30/03/2019
Modern toplumlarda kadınlar için cinselliğin anlamı da
farklıdır. Kadınlar cinselliği ilişkisel olarak hem sevgi ve şefkatin hem de arzunun içinde olduğu bir bütün olarak
yaşamaya eğilimlidirler. Oysa erkek
cinselliği sadece haz odaklı, dolayısıyla da bir ilişki içinde olmadan,
sadece o ana yönelik bir arzu şeklinde yaşanılır. Paralı seks endüstrisi işte bu sosyal fark üzerinde kurulmuştur. Kadınlar kendi bedenlerinin bir haz nesnesi olduğunu erkeklere oranla çok ileri yaşlarda
keşfederler, çoğunlukla evlilik
içindeki görevlerden birisi ya da en fazla sevginin bir göstergesi olarak
yaşarlar. Dolayısıyla odaklandıkları nokta haz değil, içinde bulundukları
ilişkidir. Bu duruma koşullandırılarak yetiştirilirler. Etraflarındaki aile, televizyon, popüler basın bu
anlamı yaratmak için uğraşır durur. Dolayısıyla mesela bir TV dizisinden yola çıkarak, basında
kadınların evlatlarının ameliyatı için bir gecelik bir ilişkiye katlanıp
katlanamayacakları uzun uzun tartışılırken, aynı soruyu erkeklere “baba” olarak
sormak neredeyse komik olacağı için hiç gündeme bile gelmemiştir. Çünkü böyle
bir ilişki kadının kendi “namusunu” sorgulamasına yol açarken, erkek için böyle
bir sorun yoktur, varsayılan onun her hal ve şartta durumun tadını
çıkaracağıdır. Yani cinsellik
kadınlar için önce toplumsal değerlerle
ilişkili bir deneyim iken, erkekler
için daha çok haz merkezli kurulmaktadır. Kadınlar da çoğunlukla bu durumu hiç
sorgulamadan içselleştirmektedir. İşitsel ve görsel
medya cinsellik konusuna, sadece uzmanlara hastalıkları sorma biçiminde
hastalık odaklı yer vermemeli, cinsel
sorunların arkasında olan kadına geleneksel bakış açısını da
sorgulamalıdır. Bunu belleklerde taze olan ve o sırada gündemde olan dizileri
tartışarak yapmak uygun bir seçim olabilir. Kadınlar aslında çoğunlukla cinselliği sevgi, şefkat ve haz
bütünselliği içinde algıladıkları için daha doyumlu bir cinsel yaşam sahibi olma potansiyelleri erkeklerden
daha fazladır. Cinselliği ötekini
sevmekten ayırarak aşkı, bir yakınlığın, sevginin ve hatta şefkatin bir parçası
olarak algılayan kadının eğer toplumsal ketler olmasa, cinselliği bir ilişki
bütünselliği içinde yaşama ve haz alma kapasiteleri erkeklere oranla çok daha
fazladır. Ayrıca biyolojik olarak
da kadın bedeninin haz alma, orgazm olma kapasitesi sınırsızdır. Erkeklerin
cinsel ilişkiye girebilme ve üreme potansiyellerinin en ileri
yaşlara dek azalarak da olsa var olmasına karşılık, kadınların haz alma ve orgazm olma kapasiteleri yaş ya da süre
ile sınırlı değildir. Menopoz sonrasında
sadece anne olma kapasiteleri biter. Ancak biyolojik ve psikolojik olarak sahip
oldukları bu cinsel haz alma ve sonsuz orgazm
olabilme avantajı sürer. Bazı antropologlar
bu biyolojik avantajın kadınların başına sorun açtığını ve ataerkil toplumların temelinde bu kıskançlık olduğunu iddia
ederler. Kadının sonsuz potansiyelini mümkün olduğu kadar da kontrol etmeyi
istemek gene bu biyolojik eşitsizlikten
çıkmaktadır. Bu durumda, bizim düşünmemiz gereken, eğer bir kadının cinsel haz alma ve orgazm olma
kapasitesi erkekler ile kıyaslandığında çok daha engin ise, bu potansiyeli
kullanmamızı engelleyen nedenler nelerdir? Kadınların cinsel haz
almalarında bu kadar tehlikeli olan, kontrol edilmesi ve baskı altına alınması
gereken şey nedir? Kadının keyfini engellemenin ve cinsel potansiyelini
kullanmasını kontrol etmenin aslında erkeklerin kadınlara kıyasla çok daha
kırılgan olan cinsel potansiyellerinden kaynaklandığı düşünülebilir. Kaynak:
Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği Bilgilendirme Dosyası – 5 "Kadın
Cinselliği" Yüksel Köksal Sosyolog & Aile
danışmanı & Cinsel Terapist Whatsapp destek ve
randevu hattı: 0535 433 66 20 Mylife
Danışmanlık randevu hattı: 0544 724 36 50 |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
BERTRAND RUSSELL’IN ‘MUTLU OLMA SANATI’ İSİMLİ KİTABINDAN ÇIKARILACAK 6 DERS - 05/04/2019 |
Tarihin en büyük filozoflarından Bertrand Russell’ın aykırı kitaplarından ‘Mutlu Olma Sanatı’, ufkunuzu geliştirip bakış açınızı değiştirecek yaklaşımlar sergiliyor. |
Bir Psikologun Yazdığı Mektuptan İlişkiler Üzerine 16 Kıymetli Tavsiye - 22/03/2019 |
Psikolog Gerald Rogers zor bir boşanma geçirdikten sonra Facebook arkadaşları ve takipçileri için bir açık mektup yazmış. |
ÖZ GÜVEN EKSİKLİĞİ VE KURTULMA ÖNERİLERİ - 09/03/2019 |
Toplumda çok fazla önemsenmiyor ama özgüven eksikliği çocuk yaşlarda başlayıp yetişkin dönemde; depresyon ve sosyal fobi gibi rahatsızlıklara yol açabiliyor. |
BİLİNÇALTI NEDİR VE NASIL ÇALIŞIR ? BİLİNÇALTIMIZI PROGRAMLAYARAK YAPABİLECEĞİMİZ İNANILMAZ ŞEYLER - 01/03/2019 |
Bilinçaltı Nedir? |
Pedagojide güvenli bağlanma nedir? - 22/02/2019 |
Çocukların kimliklerini oluşturabilmesi, benliklerini tanıyabilmesi ve karakterini zarara uğratacak tehlikelerden korunabilmesi için en önemli yapı güvenli bağlanma köprüsüdür. |
AYNA HASTALIĞI: DİSMORFOFOBİ - 03/11/2018 |
Dismorfofobi olarak da bilinen beden dismorfik bozukluğu, dünya çapında sıkça görülen şiddetli bir zihinsel rahatsızlıktır. |
EĞER HASTA OLMAK İSTEMİYORSAN - 26/01/2018 |
Duygularını anlat. Saklanan veya baskılanan heyecan ve duygular; gastrit, ülser, bel fıtığı, bel ağrıları gibi hastalıklara yol açar. |
ÇARESİZLİK ÖĞRENİLEBİLİYOR İSE POZİTİF BAKIŞ AÇISI DA ÖĞRENİLEBİLİR Mİ? - 26/01/2018 |
’Öğrenilmiş çaresizlik’’ teorisiyle bilinen Martin Seligman, Amerikalı bir psikolog, 20’yi aşkın kitabın yazarı ve “Öğrenilmiş İyimserlik” kuramının da yaratıcısıdır. Aynı zamanda Pozitif Psikolojinin kurucusu olarak ta tanınır. |
KARNEDE Kİ KÖTÜ NOTLARIN SORUMLUSU KİM? - 26/01/2018 |
Çocuklarımız çalışmalarının karşılığını ellerine tutuşturulan bir karne ile size getirecekler ve belki de bazılarımız sonuçtan fazla memnun kalmayacak. |
Devamı |